"Cengizhan-1" Kitabından;
* Allah-u Teâlâ Hazretleri: “Biz, bazılarına da bazılar ile ceza veririz.” ifadesine dayalı olarak, yeryüzünde bu cezayı verenlerden birisi de Cengizhan’dır. Burada; “Bazıları ile...” ifadesinde Hakk’ı tutanlarla, batılın üzerine gidişatın ifadesi var. Fakat İslâm’da haksız bir savaş açmak yoktur. Barışı getirecek olan bir savaş vardır. Bakınız yakın tarihimize ki, Kıbrıs Barış Harekâtından bahsediyoruz. O zamanlarda biz bu mevcut olan harekâtın içinde asker olarak yer aldık. Ama çok ilginç bir şey orada birçok insan öldürüldü. Dünya o esnada seyretti ve kayıtsız kaldı. Esasında soykırıma benzer bir neden vardı. Her tarafa bu anlatıldı. Bu gidişatı durdurabilecek olanlara seslenildi. “Bunun yapılmaması lâzım, bunu durdurmak lâzımdır.” denildi. Fakat hiç kimse ilgilenmedi, bu seslenişi kayda almadı. Biz de o esnada bize verilmiş olan hakkı kulandık. Biz orada o esnada savaşı durdurduk ve barışı getirdik. Bunun adını da barış harekâtı olarak nitelendirdik... (Sayfa 155)
* Peygamber(s.a.v.); “Sakın ha! Hislerinizle hareket etmeyin.” diyordu. Çünkü O, rahmet peygamberidir. Güzel Peygamber(s.a.v.)’in yaşamından bir örnek daha verelim. Birisi, birisini iple boğduğu zaman, Peygamber Efendimize o kişiyi getirdiler: “Bu kişi filan kişiyi iple boğdu, öldürdü. Biz de onu iple boğalım, öldürelim.” sözüne karşılık Sevgili Peygamberimiz çok ilginç bir mesajla cevap verdi. “İp sahibini öldürmek, öleni öldürmek gibidir.” dedi. Bakınız, siz mademki onu iple öldürmeyi kerih gördünüz, kerih gördüğünüzü neden siz de işlemeye gidiyorsunuz, dedi. Neden nefsinizle hareket ediyorsunuz, dedi. Oradaki mevcut olan ilâhî adet ve kuralları, yani kitap ve sünnet delillerini kullanmayı onlara öğretti anlattı...(Sayfa 184)
* Güzel Mevlâna Hazretlerinin yanına bir ara cezbe sahibi biri gelmişti. Bu cezbe insana her gün birtakım merhaleler kat ettirdiğinden dolayı da o cezbe anında Mevlana Hazretleri kendi gidişatından, mana yolundan söz ederken, o gelen cezbe sahibi; “Ben cennetin kapısının açılırken gıcırtılarını işitiyorum.” demesi üzerine, Güzel Mevlana o kişiye çok ilginç, lâtif bir dil kullandı. “Evet, bizim işittiğimiz gibi sen de bir ses işitiyorsun ama biz cennetin açılma sesini işitirken, siz kapanıştaki sesini işitiyorsunuz.” dedi. Çok ilginç bir şey söyledi yani… Yani fıtrat nüvesini her geçen gün zayi etmede arızî vasıflarda gidişatla, şeytanın yolunda bulduklarınızla kendinizde mevcut olan cezbenin gerçek kaynağı budur, diyordu. Onun için de her cezbe ehlinin hakikat yolunda, doğru yolda olduğu kabul edilemez. Bunu iyi anlamak lazımdır.(Sayfa 236)
* İmam-ı Gazali Hazretlerine filozofun biri diyor ki; “Ben sizinle bazı şeyleri münakaşa, münazara etmek istiyorum.” diyor. Üstad diyor ki; “Eğer aklın dışına çıkmayacaksanız, şu anda zamanım yok, seninle yarın şu nehrin karşı tarafında bir yerde konuşalım.” diyor. Filozof denilen saatte oraya gelmiş. Fakat İmam-ı Gazali Hazretleri gelememiş, geç kalmış. Karşıya geçiren sadece bir kayık var. Filozof diyor ki; “Siz bir ahde vefa etmediniz.” İmam-ı Gazali ona; “Bir mazeretin var mı, yok mu? diye bir sorsanıza.” diyor. “Ben oraya geldiğim zaman kayık dolmuş, erken gitmişti. Oysa ben zamanında geldim. O zamanı şaşırttı. Ben onun için gelemedim. Ahde vefa etmiştim, insanları yargısız olarak hesaba çekmeye gitmeyin.” diyor. Filozof; “Tamam, anlaştık. O zaman buraya nasıl geldiniz?” diyor. İmam-ı Gazali ona; “Baktım ormandan ağaçlar kendi kendine kesiliyor, yere devriliyor, kereste oluyordu. O esnada da çiviler, mıhlar meydana geldi, çakıldı. Bir kayık meydana geldi. Baktım ki, kürek de var içinde. Kayığa atladım buraya çıktım, geldim.” diyor. Filozof: “Sizin bu mantığınız mantık mı?” diyor. İmam-ı Gazali: “Benim mantığımda bir şey mi gördünüz?” deyince de, “Bu şeyler ustasız olur mu?” diyor. İmam-ı Gazali diyor ki; “Dün bana bu kâinat ustasız meydana geldi.” diyordunuz. Ben; “Onun ustası Allah’tır.” diyordum. Siz ise kar inkâr ediyordunuz. Bu kâinat dediğiniz gibi meydana geldi ise, benim kayığım niye olmasın ki.” Filozof; “Üstadım, çok ilginç, mantıklı bir gelişme oldu. Demek ki, düşünebilenlere her şey varmış.” diyor. Onun için İmam-ı Gazali Hazretleri; “Anlayamadığın yerde inkârcı olma. Aklını geliştir. O anda bulamadığın mantığı reddetme.” diyor.(Sayfa 260)
* Esasında düşmanların uydurmalarına inanmak doğru değildir. Çünkü Peygamber gerçekleri anlatır. Sevvari (r.a.)Hazretleri de şöyle diyor: “Resulullah (s.a.v.)’ den ben işittim. Dedi ki; “Doğu cihetinden siyah bayraklar taşıyan bir ordu zuhur edecek…” Siyah bayraklar... Esasında mevcut Mekkî ayetlerin okunmasıdır. Cengizhan, Mekkî ayetleri okuyanlardandı. Esasında mana yönü ile bakılırsa elindeki bayrak siyah bayraktır. Yani Cengizhan’ın ahlâk soyu Mekkeli oluyor. Kendisi biz bunlara insanların ahlak yönü ahlak milleti diyoruz. “…hiçbir kavmin öldürmediği şekilde sizleri öldürecektir…” diyor Peygamber(s.a.v.) Efendimiz. Bunu Cengizhan yaptı yani. “…Onları görünce, onlara derhal biat edin.” Eğer Peygambere inanıyorsanız. İşte Cengizhan’ın böyle biri idi. “Müslümanları öldürmeyin.” diyordu. Orada; “Ben Müslümanım.” diyen insanlardan öldürdüğü çok oldu ancak hepsi sahtekârdı. Sahte Müslümandı. Hepsi münafıktı. (Sayfa 348)
* Bakınız şimdi çok ilginç mesele. Mekke’de mekkî hakikatleri okuyanlar, bu âlemden giderken de; “La ilahe illallah.” derler ve emin kaleye girerler. Çünkü hadis-i kutsi öyle anlatıyor. “La ilahe illallah diyen, emin kaleye girer.” diyor. Hadis-i kutside Allah-u Teâlâ Hazretleri... Üstat İmam-ı Gazali bu noktaya değiniyor: “Muhammed ün Resullullah.” demeyenler medenî olamazlar.” diyor. Hicretin aslı budur. Medenî olabilmek için hicret etmek gerekir. (Sayfa 359)